Trafiğe Kayıtlı Taşıt Sayısı Yüzde 8,85 Artış Gösterdi

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2024 yılı itibarıyla trafiğe kayıtlı taşıt sayısının bir önceki yıla göre %8,85 oranında arttığını açıkladı. Bu artış, ülke genelindeki taşıt sayısının toplamda 25 milyon 900 binin üzerine çıktığını gösteriyor. Taşıt sayısındaki bu yükseliş, özellikle bireysel araç sahipliğinin artmasıyla ilişkilendiriliyor.

TÜİK’in verilerine göre, trafiğe kayıtlı taşıtların büyük bir kısmını otomobiller oluşturuyor. 2024 yılı itibarıyla trafiğe kayıtlı otomobil sayısının %8,7 oranında bir artış göstererek 17 milyon 200 binin üzerine çıktığı belirtiliyor. Bunun yanı sıra, motosiklet, kamyon ve otobüs gibi diğer taşıt türlerinde de kayda değer artışlar yaşandı. Motosiklet sayısı %12,5 artışla 4 milyon 400 bin seviyesine ulaşırken, kamyon sayısında da %6,3 oranında bir artış gözlemlendi.

Bu artışın sebepleri arasında, ekonomik büyüme, şehirleşme ve bireylerin ulaşım ihtiyaçlarının artması yer alıyor. Özellikle büyük şehirlerde, toplu taşıma sistemlerinin yetersizliği nedeniyle bireysel araç sahipliği, günlük yaşamda önemli bir yer kaplıyor. İnsanlar, iş, eğitim ve sosyal hayatları için daha fazla araç edinme ihtiyacı duyuyor.

Ayrıca, pandemi sonrası dönemde insanların seyahat etme ve sosyal mesafeyi koruma konusunda daha fazla özgürlüğe ihtiyaç duyması da araç sahipliğinin artmasına yol açtı. Bu durum, otomotiv sektöründeki talebin artmasına ve yeni araç alımlarının hızlanmasına neden oldu.

Öte yandan, trafiğe kayıtlı taşıt sayısındaki artış, trafik yoğunluğunu ve çevresel etkileri de beraberinde getiriyor. Uzmanlar, artan taşıt sayısının, özellikle büyük şehirlerde trafik sıkışıklığını artırabileceği ve hava kalitesi üzerinde olumsuz etkilere yol açabileceği uyarısında bulunuyor. Bu nedenle, şehir planlaması ve ulaşım politikalarının gözden geçirilmesi ve sürdürülebilir ulaşım çözümlerinin geliştirilmesi gerektiği vurgulanıyor.

Sonuç olarak, Türkiye’de trafiğe kayıtlı taşıt sayısının %8,85 oranında artması, bireysel ulaşımın artan önemini ve toplu taşıma sistemlerinin geliştirilmesi gerekliliğini ortaya koyuyor. Bu süreç, hem otomotiv sektörü için fırsatlar sunarken hem de trafik yönetimi ve çevresel sürdürülebilirlik açısından yeni stratejilerin geliştirilmesini zorunlu kılıyor. Gelecekte, bu artışın yönetimi ve etkilerinin azaltılması için kapsamlı politikaların hayata geçirilmesi önemli bir hedef olacaktır.